Azerbaycan, Türkiye ile birlikte bölgesel barışın sağlanması için yeni bir iş birliği platformunun kurulması ve iletişim hatlarının açılmasını savunurken bazı güçler, savaş sonrası kaybettiklerini düşündükleri jeopolitik mücadeleyi yeniden başlatıyor.
Azerbaycan topraklarının işgalden kurtarılmasıyla sonuçlanan 44 günlük İkinci Karabağ Savaşı sonucu imzalanan 10 Kasım bildirisi, bölgede nihai barışa varmak için hem Ermenistan’a hem de bölgede geçici olarak görev yapan Rus barış birliklerine sorumluluklar yüklemiştir. 10 Kasım bildirisinden sonra bildirinin şartlarının yerine yetirilmesi ve taraflar arasında geri kalan sorunların prensipte diplomatik yolla çözülmesi için bazı olumlu adımlar atıldı. Fakat belli bir noktadan sonra bir taraftan 10 Kasım bildirisinin şartlarının tam olarak yerine getirilmediği ve diplomatik sürecin ilerleyemez hale geldiği ortaya çıktı.
Bu da bölgede tekrar gerginliğin tırmanmasına neden oldu. Birçok uzman, artan bu gerginliği taraflar arasında devam eden diplomatik müzakerelerde üstünlük sağlama çabası olarak görse de aslında nedeni daha derinde yatıyor. Azerbaycan, müttefiki Türkiye ile bölgesel barışın sağlanması için yeni bir iş birliği platformunun kurulması ve iletişim hatlarının açılmasını savunurken bazı güçler, savaş sonrası kaybettiklerini düşündükleri jeopolitik mücadeleyi yeniden başlatıyor. Bu ise Ermenistan’ın yeniden cesaretlenmesine ve saldırgan söylemler benimsemesine neden oluyor.
Ermenistan dışarıdan cesaretlendiriliyor
Özellikle mayıs ayının ikinci yarısından itibaren Ermenistan’ın gerginliği artırmaya yönelik söylemler benimsediği gözlemleniyor. Daha önce Ermenistan muhalefeti tarafından benimsenen sert söylemler, bu defa Nikol Paşinyan tarafından kullanılıyor. Bu açıklamaların dıştan gelen destek açıklamaları ile paralellik arz ettiği görülüyor. Ermenistan’ın yeni Savunma Bakanı Arşak Karapetyan’ın ordusuna Azerbaycan askerini vurma talimatını vermesi, buna paralel olarak Ermenistan-Azerbaycan sınırında ateşkes ihlallerinin artması, Ermenistan yönetiminin bölgesel iletişim hatlarının açılması için üçlü komisyondan çekilmesi, uluslararası çağrılara rağmen sınırların belirlenmesi için komisyon kurulmasına onay vermemesi, verdiği mayın haritalarının sadece yüzde 25’inin doğru olması ve iç politikada Azerbaycan ve Türkiye karşıtı söylemlerin artarak devam etmesi, diplomatik sürecin ilerlemesine engel olurken aynı zamanda bölgede gerginliğin artmasına neden oldu.
Bu durum dışarıdan gelen destekle paralellik arz ediyor. Önce Batı’dan gelen destek, ardından Rusya’dan gelen destekle devam etti. Avrupa Birliği (AB), toprakları işgal edilen ve bu topraklardaki bütün mal varlığı yok edilen Azerbaycan’a değil de Ermenistan’a ekonomik destek sağlamaya yönelik 2,6 milyar avro yardım ayırdı. Bu durum doğal olarak Azerbaycan’ın tepkisine neden oldu.
Öte yandan Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Ermenistan’ın yeni Savunma Bakanı Arşak Karapetyan ile görüşmesinde Rusya’dan Ermenistan’a yeni silahların gönderilmeye başladığını ifade etti ve Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Ermenistan’ın Rusya tarafından silahlandırılmasının doğru adım olduğunu savundu. Doğal olarak bu da Ermenistan’daki revizyonist yaklaşımlar ve kesimlere destek oldu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in geçtiğimiz günlerde CNN Türk’e verdiği demeçten de anlaşıldı ki Azerbaycan, Ermenistan’da artan revizyonist yaklaşımların dışarıdan cesaret aldığının farkında.
Dışarıdan gelen desteklerin Ermenistan’da iş birliğine karşı olanlara destek olarak algılanması, Ermenistan’da bölgesel iş birliğinden taraf olanların seslerinin kısılmasına ve kendilerini baskı altında hissetmelerine neden oldu. Hasılı, Ermenistan politikacıları İkinci Karabağ Savaşı öncesindeki söylemlerini yeniden benimsedi.
Ermenistan’ın ikilemi
Tabii buna karşılık Bakü’nün eli boş değil. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan tarafına nihai barış anlaşması görüşmelerinin başlatılması için önerilerinin gönderildiğini belirtmişti fakat sonraki süreçte Ermenistan tarafından tırmandırılan gerginlik Cumhurbaşkanı Aliyev’in barış önerilerinin sürekli masada olmayacağını söylemesine ve Bakü’nün “hücum siyasetini” tercih etmesine neden oldu. Bu noktada Azerbaycan’ın bu siyasetin altını dolduracak çok güçlü tarihsel ve güncel imkanlara sahip olduğu söylenebilir.
Bu nedenle Ermenistan’ın saldırganlaşmasının nedenlerden biri, belli bir noktaya gelmiş diplomatik sürecin devam etmesinin karşısına engeller çıkarmak fakat Azerbaycan’ın diplomatik hamleleri Ermenistan’ı ve müttefiklerini bir ikilemle karşı karşıya bırakıyor. Azerbaycan, Azerbaycan-Ermenistan arasında uluslararası alanda tanınan sınırların belirlenmesi için komisyon kurulmasını öneriyor, Ermenistan ise bunun için bazı ön şartlar koşuyor. Ermenistan, uluslararası alanda tanınmış sınırları kabul ederse Karabağ’ı hükmen Azerbaycan toprağı olarak tanımış olacak fakat iki ülke arasındaki sınırlar belirlenmediği sürece iki ülke ordularının nerede konumlanabileceği de tam olarak bilinememekte. Erivan ve müttefikleri ya Azerbaycan ve Ermenistan arasında BM tarafından belirlenmiş sınırları tanıyacak ki bunu yaptıklarında Karabağ’ı otomatik olarak Azerbaycan toprağı olarak tanımış oluyorlar ya da sınırlar belirlenmeyecek ve Ermenistan kendini sürekli güvensiz bir durumda hissedecektir.
Ermenistan’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü ihlal edecek davranışlarda bulunması aynı hakkı Azerbaycan için de doğuruyor. Bu noktada 1988-89 yıllarında Ermenistan’dan kovulan 300 bin civarında Azerbaycan Türkü'nün kendi tarihi topraklarına geri dönmesi ve Ermenistan sınırları içinde kendi kaderini tayin hakkını kullanması gündeme gelebilir. Nitekim Azerbaycan’dan yapılan resmi açıklamalarda bile artık Ermenistan’daki tarihi Azerbaycan mekanlarından kendi orijinal tarihi isimleri ile bahsediliyor.
Karabağ Ermenilerinin ikilemi
Otuz yıllık işgal döneminde askeri cuntanın nefret söylemi altında yaşayan Karabağ Ermenileri, artık ciddi bir ikilemle karşı karşıya. Bu ikilem ya Azerbaycan vatandaşlığını kabul edip onun yasalarına saygı duymak ve bayrağının altında yaşamayı kabul etmek ya da bölgeden çekip gitmektir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in son açıklamasına göre Rus barış birliklerinin geçici olarak yerleştirildikleri Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde en fazla 25 bin Ermeni yaşıyor. Azerbaycan ise bu 25 bin kişilik nüfusa hiçbir özel statü vermeyeceğini açıkça beyan etmiş bulunuyor.
Bölgede yaşayan 25 bin Ermeni sadece sayı açısından değil, kaynaklar açısından da hayli zayıf durumda. İkinci Karabağ Savaşı'yla Azerbaycan sadece topraklarını işgalden kurtarmadı. Aynı zamanda yer altı maden kaynaklarını, HES’lerini, barajlarını, nehirlerini, tarım alanlarını ve ormanlarını işgalden kurtardı. Bu alanlar 30 yıl boyunca işgalciler tarafından hunharca ve yasa dışı olarak kullanıldı. İkinci Karabağ Savaşı'nın ardından bu imkanlardan yoksun kalanlar ciddi su ve elektrik enerjisi kıtlığı yaşıyor. Nitekim basından edindiğimiz en son bilgilere göre, Karabağ’da yaşayan bazı Ermeniler, yaşadıkları büyük ekonomik sıkıntılar nedeniyle Azerbaycan vatandaşlığını kabul ederek onun yasaları ve bayrağı altında yaşamaya hazır olduklarını bildirmekte.
Fakat Karabağ Ermenilerinin Azerbaycan’a entegrasyon sürecini de engellemeye çalışan odaklar var. Bölgeye güven, barış ve diyaloğu sağlamak adına geçici olarak yerleştirilen Rus barış güçleri hem 10 Kasım bildirisine hem de görev ilkelerine aykırı davranışlarda bulunmakta. Rusya barış birlikleri, mesela, 10 Kasım bildirisini nümayişkarane bir biçimde ihlal ederek bazı Ermenilerin geçici yerleştikleri bölgeye silahlı bir şekilde girmesine izin verdi. Halbuki 10 Kasım bildirisinin 4. maddesi, silahlı Ermenilerin bölgeden çıkması gerektiğini açıkça ifade ediyor.
Bu konuyla ilgili dört maddenin hiçbiri silahlı Ermenilerin bölgede kalmasına izin vermiyor. Tarafsız olması gereken Rus barış birlikleri, bu konuda Ermenistan Dışişleri Bakanlığı ile aynı açıklamaları yapmakta. Azerbaycan Savunma Bakanlığı ise Rusya barış birliklerinin 10 Kasım bildirisi gereği silahlıları buradan çıkartmasını talep etti. 10 Kasım bildirisinin 4. maddesine göre Rus barış birlikleri, Azerbaycan toprağı Karabağ’a geçici olarak beş yıllığına yerleştirildi. Bu beş yıl içinde barış birlikleri gerçekten barışa hizmet edecek davranışlarda bulunmazsa Azerbaycan, onların da çıkartılmasını isteyecektir.
Rusya’nın son dönemlerde bölgede değişen davranışları bir taraftan Ermenistan’da kaybolan itibarını yeniden kazanmak diğer taraftan Azerbaycan’la belli konularda pazarlık yapma isteğinden kaynaklanıyor. Son zamanlarda Rusya’nın bölge politikasında Savunma Bakanlığının ağırlığının artması da bunun göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Bakü, İran’ın yeni yönetiminin tutarlı davranmasını bekliyor
Rus barış birliklerinin faaliyeti kadar İran’ın da bölgedeki faaliyeti en önemli tartışma konularından biri. İkinci Karabağ Savaşı'ndan sonra Azerbaycan, İran dahil bütün bölgesel devletlerin dahil olduğu bölgesel iş birliği platformu kurulmasını önerdi ve İran’ın eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif bölgesel platformun ve Zengezur koridorunun ayrıntılarını görüşmek üzere bölge devletlerini ziyaret etti. İran’dan bazı şirketler, işgalden kurtarılmış Azerbaycan topraklarında yatırım yapmak istediklerini açıkladı. Yaşanan bazı olumlu gelişmelere rağmen İran’daki bazı kesimler, hala İkinci Karabağ Savaşı’nın sonucunu jeopolitik mücadele oyunları açısından ele alıyor.
Son dönemlerde İran şirketlerinin Rus barış birliklerinin geçici olarak yerleştirildiği bölgeye Azerbaycan’ın izni olmadan yardım götürmesi bu noktada dikkat çekici oldu. Azerbaycan ordusu, Laçin ve Şuşa çevresinde sahip olduğu stratejik konumu nedeniyle bölgeye bütün giriş çıkışları kameralar aracılığıyla kontrol edebiliyor. Bu nedenle bir taraftan bölgeye giren sivil giyimli Ermeni askerlerini gördüğü kadar, plakalarını değiştirip bölgeye gelen yabancı araçları da belirleyebiliyor.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 2021 yılının şubat ayında yabancı basın için verdiği demeçte Azerbaycan toprağı olan Karabağ’a yabancı devletlerin Bakü’nün onayı olmadan malzeme taşıdıklarını bildirmişti. Aynı açıklamasında yabancı güçlerin bölgeye girmesine Rus barış güçlerinin engel olması gerektiği konusunda taraflar arasında bir anlaşma olduğunu hatırlattı. Cumhurbaşkanı Aliyev, aynı eleştiriyi yaz aylarında tekrar yapmak zorunda kaldı. Bu sözlü uyarılara kulak asılmayınca İran’ın Bakü Büyükelçisi, Azerbaycan Dışişlerine çağrılarak İran tırlarının Azerbaycan topraklarına izinsiz girmesi nedeniyle nota verildi. Bu süreç, İran’ın yeni yönetiminin “Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz.” açıklamalarının samimiyetinin ölçülmesi açısından da bir test niteliğinde.
İkinci Karabağ Savaşı'nın ardından bölgede gerginliğin hala devam etmesinin başlıca nedeni, Ermenistan ve müttefiklerinin oluşan yeni jeopolitik durumu hazmedememesidir. Dış güçler, bölgede barış ve iş birliğine destek vermek yerine Ermenistan’ı silahlandırmaya, işgalci devleti düştüğü durumdan kurtarmaya ve bir nevi Ermenistan’daki revizyonist açıklamalara destek vermekte.
Halbuki Azerbaycan ve Türkiye, ister Ermenistan’a isterse de müttefiklerine herkesin kazanacağı somut iş birliği teklifleri yaptı. Hükümetin kurulmasından sonra Paşinyan, iş birliği çağrısı yapsa da Ermenistan’ın davranışlarına baktığımızda bu çağrısının pek bir destek bulamadığını görüyoruz. Ancak son tahlilde, tarafların savaş sonrası askeri, ekonomik ve stratejik kapasiteleri değerlendirildiği zaman Ermenistan’ın başlayacak yeni bir diplomatik, ekonomik ve silahlanma yarışından kazançlı çıkma ihtimalinin bulunmadığını belirtebiliriz.